25 Ağustos 2016 Perşembe

Alice Hakkındaki Gerçek (Jennifer Mathieu) / Kitap Yorumu

Genel Bilgiler


Kitabın Adı/Özgün Adı: Alice Hakkındaki Gerçek/The Truth About Alice

Yazarı: Jennifer Mathieu

Yayınevi: Yabancı Yayınları

Türü: Genç-Yetişkin

Sayfa Sayısı: 257

Verdiğim Puan: 2/5

Arka Kapak Yazısı: "İnsanlar bir günde adi ve zalim olmuyorlar. Bu, insan doğasında yok. Ancak yeterince zaman verirseniz sonunda dünyanın en kalp kırıcı şeylerini yaparlar."

Konu: 'Healy kasabasında yaşayan Alice Franklin'in adı hoş görülemeyecek kadar kötü dedikodulara karışır. İsmi bütün kasabanın ağzından düşmezken, popülerlik basamaklarından dışlanmışlara düşen Alice hakkında herkesin aklında bir fikir oluşmuştur. Peki ya bunca düşünce ve dedikodunun arasında aslında gerçek olan nedir?'

Çok klişe bir kitaptı açıkçası. İlerisi düşünülmeden bir dedikodu çıkartılır, daha sonra önlenemez bir şekilde yayılır falan. Neredeyse elimize aldığımız çoğu kitapta veya gerçek hayatta fazlasıyla gözlemlediğimiz bir konusu var kitabın. O yüzden kitabın beni pek etkilediğini söyleyemeyeceğim. Buna rağmen erkek karakterlerden biri sevimliydi, hatta baya düşünceli biriydi. Yani o karakter oluştururken kitabın bir de iyi bir yönü olsun demiş olmalı yazar. Çünkü kitaptaki diğer bütün her şey vasattı.

Bu kitabın, kendi türünden tek farkı; olayları ana karakterin yani Alice'in ağzından değil de, çevresindekilerin ağzından okuyoruz. Böylece olayların iç yüzünü görmemiz kolaylaşıyor. Neyin yalan neyin doğru olduğunu anlayabiliyorsunuz. Kitabın bu özelliği ne kadar hoş olsa da, daha çok düşünceye dayalı bir kitaptı sanırsam. Kitap boyunca şimdiki zamanda hiçbir olay olmadı ve karakterler sadece geçmişte olanlardan bahsettiler. Okurken gerçekleri öğrendik, ama sadece bizim öğrenmemizle kaldı bu. Alice de hiçbir tepki falan göstermedi resmen. Sinir bozucuydu diyebilirim.

Her şeye rağmen, hiçbir olay olmadığı halde bakın, yazarın dili çok akıcıydı. Bir oturuşta, hiç başından kalkmadan bitirdim ben kitabı -ama zaten kısacık.

Ayrıca sizlere kitabın fiziksel olarak muhteşemliğinden bahsetmek istiyorum biraz. Öncellikle kapak, cilt ve iç kapak tasarımına bayıldım. Kitabın içinde bölüm başlarına konulan ve karakter ismini belirten sayfalar da çok hoştu açıkçası. Her karakterin kendine özgü bir el yazısı vardı ve birine not yazdıklarında ya da herhangi bir şey de yazı kullandıklarında, bilgisayar yazısı ile değil de, el yazısı izlenimi verilerek yazılması çok hoştu. Bu arada yanında gelen defter de beni kalbimden fethetti.

Fiziksel olarak bayıldığım bir kitap olsa da, konu ve yazılanlar olarak boş bulduğum bir kitaptı. Sadece bir kez daha dedikodunun ne kadar kötü bir şey olduğunu hatırlatan bir kitap oldu benim için.
Herhangi bir beklenti ile başlamadığım için pek de hayal kırıklığına uğradığımı söyleyemeyeceğim. Benim yaptığım gibi beklentiniz olmadan, çerezlik bir kitap gibi okursanız zevk alabilirsiniz belki kitaptan. Bunun dışında, alınacaklar ya da okunacaklar listelerinizde ön sıralara çekilecek kadar iyi bir kitap değildi bence.

14 Ağustos 2016 Pazar

Suicide Squad / Film Yorumu (Spoiler Yok)

Film Hakkında;

"Dünyanın en tehlikeli takımını toplamak için, hapisteki Süper Güçlü kötü adamları bir araya getir, devletin emri ile onları en güçlü silahlarla donat ve gizemli bir suç örgütünü yenmeleri için göreve gönder. Ancak bu İntihar Timi, aslında başarılı olmaları için değil de, tescilli suçları nedeniyle, eninde sonunda kaybedecekleri bir göreve çıktıklarını fark ettiklerinde ne yapacaklardır?" (http://www.beyazperde.com/)

Filme gitmeden önce çok fazla kötü yorum okudum. Çünkü gerek fragmanlarla olsun, gerek paylaştıkları fotoğraflarla olsun, gerekse de oyuncu kadrosuyla olsun beklentiyi baya arttırdılar yapımcılar. Doğal olarak insanlar filme gidince istediğini alamadı.
Ben de herkes gibi büyük bir beklentiyle gittim. Hoşuma giden yerleri olduğu kadar, kötü yorumları alabilecek yerleri de vardı.

Öncelikle filmin kötü yönlerinden başlamak istiyorum; fragmanlarda olan bazı şeyler filmde yoktu? Ne kadar sevmiş olsam da, Deadshot ve Harley Quinn üzerinde çok fazla durulmuştu ayrıca. Katana'yı, Boomerang'ı felan da biraz tanıyabilseydik keşke.
Bir de çok fazla Joker sahnesi kesilmiş galiba filmden. Yeni Joker'ı çok sevdim açıkçası. Ama sadece flashback'lerde yer alsa yeterdi bence. Zaten filmin Joker'la bir alakası yok? Kesilmesi o kadar da rahatsız etmiyordu yani. Hatta bazı sahneleri gereksizdi bile diyebilirim.

Bu kadar şeye rağmen filmi çok eğlenerek izledim. Mizahı biraz zorlama olmuş ama. Margot Robbie'nin Harley Quinn gibi bir karakterin altından kalkabilmesi baya renk katmıştı filme. (Hatta filmden çıkınca cosplay yaptığım doğrudur.) İzleyenlerin çoğu onun için izlemeye gitti galiba. Ayrıca Deadshot karakteri de beklediğimden biraz farklı çıktı. Çizgi roman evrenlerinde karakterlerle tanışmak için en ideal yöntem filmler değil kesinlikle ya.

Utanarak itiraf ediyorum ki; çizgi roman evrenlerinin ne kadar sıkı bir takipçisi olsam da, daha önce hiç DC çizgi romanı okumadım. Ne kadar farklı adepte etmişlerdir karakterleri ya da filmi beyaz perdeye, bilemiyorum o yüzden. Ama genel olarak filmi beğendiğimi söyleyebilirim. Senaryo berbattı, evet. Daha güzel bir şey çıkarılabilirdi kesinlikle. Ama şarkıları harikaydı. Tabii abartıp her yere müzik koymuşlar, orası ayrı mesele. ("Twenty One Pilots - Heathens" -Dinleyin bunu yahu en çok sevdiğim bu oldu benim.) Ayrıca yönetmenimiz David Ayer yine yapacağını yapmış, aksiyon sahneleri çok başarılıydı. Warner Bros bu kadar karışmamış olsaydı, belki de daha güzel bir film çıkabilirdi ortaya.

Yine de güzel bir film olduğunu kabul ediyorum. İzlerken çok eğlendim. Biraz Justice League'e altyapı hazırlamak için çekilmiş gibiydi. Ama yine de beğendim yani. Süper kahraman zihniyetinde olmamaları daha eğlenceli kılıyordu bence. Sizler izleyince neler düşüneceksiniz/düşündünüz, merak ediyorum. Gerçekten kötü müydü? Yoksa iyi miydi? Süründürülecek kadar berbat değildi bence. O yüzden puanım -> 5/10.

Kusurlu (Cecelia Ahern) / Kitap Yorumu

Genel Bilgiler:

Kitap İsmi: Kusurlu

Yazarı: Cecelia Ahern

Yayınevi: DEX

Türü: Distopya

Sayfa Sayısı: 386

Verdiğim puan: 4/5
"En ilginç anlar bir şeyin kanıtlandığı değil, yeni bir kavramın ortaya çıktığı andır."
Arka Kapak Yazısı: "Celestine North muhteşem bir hayata sahipti. El üstünde tutulan bir evlat, örnek öğrenci, sevilen bir arkadaştı. Okulun en yakışıklısıyla çıkıyor, mükemmel notlar alıyor, güzelliğiyle herkesi büyülüyordu.
Ahlaken yozlaşmış, dışlanmış Kusurluların aksine, Celestine'in önünde çok parlak bir gelecek vardı. Ancak bir gün, çok sevdiği komşusunun Kusurlu damgası yemek üzere alınıp götürülmesi kafasında sorular oluşmasına yol açtı. Tehlikeli, canını acıtan sorular... O da bir gün hapse atılabilir miydi? Damgalanabilir miydi? Kusurlu ilan edilir miydi? Doğru ile yanlış arasında, her zaman kesin bir çizgi var mıydı? Bir insanı lekelemek bu kadar kolay mıydı?
Dünyaca ünlü, usta yazar Cecelia Ahern, Kusurlu'da haksız yere insanları yücelten ya da mahveden bir sistemi ve modern toplumların bu büyük açmazını, yürek yakıcı bir hikayeyle anlatıyor."

Klasik bir distopya kitabı, evet. Kız isyanın poster yüzü olur, sisteme karşı gelir felan. Ama bu kitapta beni kendine çeken şey bu değildi. Ana karakterimiz Celestine, o kadar güçlü bir karakterdi ki. Altta kalmayan, misillemeden çekinmeyen ana karakterlerle okunan kitaplar hep daha çok zevk veriyor zaten.

Onu dışında, bahsettiğim gibi, klişeydi diyebiliriz. Kız her şeyi sorguladı, inandığı her şey değişti, dışlandı... Hatta baya Açlık Oyunları izi gördüm bu kitapta. Gerçi artık her distopya birbirine benziyor ya, orası ayrı.

Kitapta beni rahatsız eden birkaç şeyden bahsetmek istiyorum sizlere; şimdiki zaman kullanımı ve sayfa kalitesi. Çeviriden mi yoksa yazarın dilinden mi bilmiyorum, şimdiki zaman kullanımı beni çok rahatsız etti. Bir türlü alışmadım şuna.
Ayrıca sayfa kalitesi berbattı. 386 sayfalık kitap bu, 250 sayfalık kitapla yan yana koyunca daha ince görünüyor. Gazete kağıdına basılmış kitaplar beni çok rahatsız ediyor ya. En iyisi saman kağıt.

Uzun lafın kısası; ben kitabı çok beğendim. Hatta favorilerime bile girdi diyebilirim. Yazar harika karakterler ve çok güzel bir mesaj veren toplum yaratmış: "Asıl Kusurlular, kusursuzluğu arayanlar mı?"
Pek okunduğunu görmedim. Ama okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Gerçekten değeri bilinmesi gereken bir kitap.

Soytarının Objektifi: Fotoğraflarımı nasıl düzenliyorum?

Bunun hakkında çok fazla soru alıyorum bookstagram üzerinden. Eksikliklerimin olduğunun farkındayım fakat sorularınızı cevaplamak istiyorum. O yüzden öncelikle kendi yaptıklarımdan bahsedeceğim. Daha sonra da size birkaç tavsiyede bulunmak istiyorum.

Benim yaptığım işin pek de bir büyüsü yok aslında. Ekstra bir fotoğraf uygulaması felan kullanmıyorum. Telefonumda halihazırda bulunan efektlerden birini seçerek fotoğraflarımı çekiyorum. Bana kalırsa işin kilit noktası fotoğrafı 'düzenlemek'. Objektifin önüne koyduğumuz her objenin uyumu önemli olan aslında. Ben bu alanda pek iyi olmadığım için, bookstagram üzerinde kullandığım feed'imi karışık bir şekilde oluşturdum. Arada bir beyaz battaniye üzerinde ya da koltukta çektiklerim olsa da çoğunlukla kitaplığın önünde çekiyorum fotoğraflarımı. Efekt değiştirmediğim için de pek uç noktalarda oldukları belli olmuyor.

Klasik Bir Bookstagram Tavsiyesi: Fotoğraf


  • Feed ve efekt en önemli şeyler aslında. Kullanacağınız sabit bir feed yani bir arka plan ile sabit bir efekt seçin kesinlikle. 
  • Benim gibi objeler ve onları yerleştirmede sıkıntı çekiyorsanız, kitaplığı arka plan olarak kullanabilirsiniz bence.
  • Güneş ışığından yararlanın. Gündüz vakti çektiğiniz fotoğraflar, gece çektiklerinizden çok daha güzel çıkacaktır emin olun.
  • Çok fazla göz yoran efekt ya da feed seçmemeye özen gösterin. Bazen sadece fotoğraf üzerinde aydınlık, kontrast gibi özelliklerle oynamanız bile harika işler çıkarabilir ortaya.

Benim aklıma gelenler bunlardı. Çok klişe öneriler, evet farkındayım. Hatta bazen ben bile uymuyorum. Tabii siz, siz olun bunlara uyun. Bu maddeleri uyguladıktan sonra profiliniz daha düzenli gözükecektir ve daha çok kişinin ilgisini çekecektir. Ne kadar yorumlarınızın ön planda olması gerekse de, bir noktada fotoğraflara bakılıyor elbette.
Umarım yardımcı olabilmişimdir!

5 Ağustos 2016 Cuma

Soytarının Ritmi | Temmuz'16

Her ay sizlere "Soytarının Ritmi" başlığı altında o ay içinde en sıklıkla dinlediğim 10 şarkıyı listelemeyi düşünüyorum. Amacım yeni keşfettiğim hazineleri sizlerle paylaşabilmek elbette. Kim istemez ki yeni şarkılar keşfetmeyi? Umarım yararlı bir seri olur herkes için.
O zaman geçtiğimiz aydan başlayalım!


Temmuz'16

  • Ryder - Ruins
  • Keti - Ver Beni Yalnızlığa
  • Pentatonix - No (Cover)
  • Stromae - Papaoutai
  • Stromae -  Tous Les Memes
  • Indila - Derniere Danse
  • The Lumineers - Scotland
  • Astrid S - Hurts So Good
  • Coldplay - Hymn For The Weekend
  • Imagine Dragons - Not Today

Eğer bu listenin içinden dinlemediğiniz şarkılar gözünüze çarptıysa, lütfen dinleyin. Hepsi çok sevdiğim şarkılar açıkçası. Umarım dinleyince siz de beğenirsiniz.

Bakalım Ağustos'ta değişik sulara yelken açabilecek miyim? Yeni şarkılara her zaman açığım. Çünkü müzik ruhun gıdasıdır ve ben her zaman açım arkadaşlar.